ZİNCİRİN HALKALARI
ZİNCİRİN HALKALARI
Toplum, adeta bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı bireylerden ve kurumlardan oluşur. Muhtemel ekonomik bir kriz, yalnızca şirketlerin bilançolarını değil, babanın çocuğuna ayıracağı zamanı; annenin sabır kapasitesini, mali müşavirin vicdan muhasebesini de etkiler, etkilemesi gerekir. Ekonominin sadece rakamsal değil, aynı zamanda duygusal ve sosyal bir yönü de vardır. TÜİK verileriyle şekillenen istatistiksel gerçekler, bu görünmeyen bağları göz önüne sermektedir. Aşağıda bu bağlamda ekonomik koşulların mesleğimiz, aile yapısı ve toplumsal değerler üzerindeki etkilerini bütünlüklü bir şekilde ele alacağız.
EKONOMİK KOŞULLARIN MALİ MÜŞAVİRLİK MESLEĞİNE ETKİLERİ VE SOSYAL DÖNÜŞÜME KATKILARI
1. Yoğunlaşan Muhasebe ve Vergi Baskısı
Ekonomik daralmalar, enflasyon, kayıt dışı ekonomi, sürekli değişen vergi mevzuatı ve devletin artırılmış denetim mekanizmaları; mali müşavirlerin rolünü yalnızca teknik bir meslek olmaktan çıkarıp bir tür sosyal yük taşıyıcılığına dönüştürmektedir.
Müşavirler hem işletmeleri ayakta tutmaya çalışmakta hem de kamusal yükümlülüklerin yerine getirilmesi için yoğun mesai harcamaktadır. Bu da mali müşavirlik mesleğini sadece ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal bir istikrar unsuru haline getirmektedir.
2. Gelir-Gider Dengesi ve Ofis Maliyetleri
Artan sabit mesleki giderler (kira, SGK primi, yazılım lisansı, e-dönüşüm ücretleri, personel ücretleri vb.) ve mükelleflerden tahsilatta yaşanan zorluklar, özellikle küçük ve orta ölçekli müşavirlik ofislerini finansal kırılganlığa sürüklemektedir.
Bu kırılganlık, mali müşavirin evindeki huzuruna da doğrudan etki etmektedir. Sürekli “yetişmesi gereken işler, ödenmesi gereken kredi kartları, kapan(a)mayan hesaplar” arasında adeta sıkışan müşavirler, duygusal tükenmişlik sendromuyla karşı karşıyadır. Bu yalnızca mesleki değil aynı zamanda toplumsal bir risk taşır. Oysa kamu maliyesinin esas yapı taşı olarak meydana gelen mükellefiyet ilişkisini bilinçli şekilde şekillendirip ödevlinin gönüllü uyum ve sosyal sorumluluk çerçevesinde uyumunu sağlayan mihenk taşıdır.
3. Mesleki Stresin Aileye Yansıması
Yılın 12 ayı boyunca neredeyse soluksuz devam eden beyanname takvimleri, yoklamalar, e-defter işlemleri, incelemeler ve raporlamalar, aile içi iletişimi ciddi biçimde zayıflatmaktadır.
4.Mali Tatil Paradoksu
Mali tatil, Türkiye’de 2007 yılından bu yana uygulanmakta olup, 5604 sayılı “Mali Tatil İhdas Edilmesi Hakkında Kanun” çerçevesinde her yıl 1 Temmuz–20 Temmuz tarihleri arasında yürürlüğe girmektedir. Ancak mali tatilin gerçekte “tatil” olarak işlev görmediği, meslek mensupları tarafından sıklıkla dile getirilen bir sorundur.
Aşağıda “Türkiye’de mali tatilin neden işlevsiz kaldığına” dair temel nedenleri ve bunların arka planındaki yapısal sorunları derinlemesine açıklıyorum:
4.1. Tatil Süresiyle Örtüşmeyen Beyanname ve Bildirim Takvimi
Mali tatilin amacı, mali müşavirler ve mükellefler için kısa bir nefes alma aralığı sağlamak olsa da beyanname ve bildirim sürelerinin çoğu bu döneme ya denk gelmekte ya da ertelenmeden işlemeye devam etmektedir.
Örnek:
- Haziran ayına ait KDV beyannamesi, 26 Temmuz’a kadar verilmeli.
- Muhtasar ve prim hizmet beyannamesi, genellikle 26 Temmuz’a kadar verilmek zorunda.
Tatil sona erer ermez çok sıkışık ve yoğun bir teslim takvimi başlar, bu da meslek mensupları için tatil değil, tam tersine yoğun stres anlamına gelir.
4.2. E-Tebligat ve Dijital Süreçlerin Devam Etmesi
Mali tatil döneminde de:
- Vergi daireleri e-tebligat göndermeye devam eder,
- e-Defter berat yüklemeleri, e-Fatura işlemleri ve SGK iş ve işlemleri durmaz.
Bu durum, mali müşavirlerin sürekli çevrim içi olmalarını ve işlemleri takip etmelerini zorunlu kılar. “Tatil” fiilen yoktur, çünkü sistemsel yük devam etmektedir.
4.3. SGK ve Belediye Gibi Kurumların Mali Tatile Tabi Olmaması
5604 sayılı Kanun, yalnızca vergi dairelerini kapsar. Oysa;
- SGK tahakkukları, bildirgeler, işyeri bildirimi gibi işlemler,
- Belediye vergi ve harçları,
- Ticaret sicil işlemleri
Mali tatilden etkilenmez. Bu da eşzamanlı yüklerin devam etmesine ve meslek mensuplarının hiçbir fiili rahatlama yaşamamasına neden olur.
4.4. Yasal Düzenlemenin Yetersizliği ve Güncellenmemesi
5604 sayılı Mali Tatil Kanunu yaklaşık 17 yıldır güncellenmemiştir. Gelişen dijital sistemler, artan beyan yükleri ve sürekli değişen mevzuat koşullarına rağmen bu yasa;
- Süreçleri dijital ortama uyarlayamamış,
- SGK gibi kritik kurumlarla entegrasyonu sağlayamamış,
- Tatilin kapsamı dar kalmıştır.
Bu nedenle, meslek mensupları için mali tatil yalnızca takvimdeki bir nottan ibaret kalmıştır.
4.5. Kültürel ve Kurumsal Tatil Algısının Gelişmemiş Olması
Türkiye’de genel olarak çalışma kültürü içerisinde “tatil hakkı” gerektiği gibi içselleştirilmemiştir. İşin devamlılığına ve “hemen hizmet” mantığına dayalı piyasa baskısı, mali müşavirlere tatil izni tanınmasına olanak vermez.
Mükellefler dahi bu dönemde “tatil” kelimesini ciddiye almaz, danışmanlık ve hizmet taleplerine devam eder.
4.6. Tatil Döneminin Yanlış Zamanda Belirlenmiş Olması
1 Temmuz – 20 Temmuz arası, birçok mükellef için yılın yoğun dönemlerinden biridir.
- İnşaat sektörü, tarım, turizm, yazlık işletmeler gibi alanlarda bu dönem faaliyetlerin doruğa çıktığı zamandır.
- Yaz personeli geçici çalışmaları ve prim bildirimleri yoğunlaşır.
Bu da mali müşavirlerin, bırakın tatili; aksine daha fazla çalışmak zorunda kalmasına yol açar.
Özetle:
Neden | Açıklama |
1. Beyan yükümlülükleri devam ediyor | KDV, Muhtasar, e-Defter gibi işlemler kesintisiz sürüyor |
2. SGK ve diğer kurumlar hariç tutuldu | Tatilin kapsamı çok dar |
3. E-tebligat sistemleri sürekli çalışıyor | Sürekli tetikte olma zorunluluğu var |
4. Yasa teknolojik dönüşüme entegre değil | E-belge süreçlerini kapsamıyor |
5. Tatil bilinci oluşmamış | Meslek kültürü olarak tatil alışkanlığı yerleşmemiş |
6. Dönem uygun değil | Faaliyetlerin arttığı zamana denk geliyor |
Ne Yapılmalı?
- Mali tatilin kapsamı genişletilmeli, SGK ve diğer kamu kurumları da dahil edilmelidir.
- Tatil süresi sonrası beyanname teslimleri için esnek takvim uygulanmalıdır.
- E-tebligat sistemleri mali tatilde durdurulmalı veya bildirim ertelenmelidir.
- Meslek odaları tarafından tatil bilinci yaygınlaştırılmalı, mükellef eğitimi yapılmalıdır.
- Mali tatil tarihi, yaz aylarında daha uygun bir döneme kaydırılmalı ya da bölgesel ihtiyaçlara göre yeniden planlanmalıdır.
Mali tatil ile ilgili Son Söz
“Mali tatil” kavramı, adıyla umut verici olsa da Türkiye’de ne yazık ki mali müşavirler için tatilden çok bir illüzyona dönüşmüştür. Tatil ancak dinlenme sağlar; dinlenmeyen bir beyin, sağlıklı bir muhasebe yapamaz.
İnsan, sadece çalıştığı sürece değil, dinlenebildiği sürece de mesleğinde verimlidir.
Genel olarak mali müşavirlerin büyük kısmı, akşam eve döndüklerinde çocuklarını göremeyen, eşleriyle yeterince vakit geçiremeyen ve duygusal anlamda uzaklaşan bireyler haline gelmektedir. Bu durum, sosyal bağları gevşeten bir süreçtir. Aile içi huzursuzluk, bireyin hem işine hem toplumla olan etkileşimine olumsuz yansımaktadır.
EKONOMİK KOŞULLARIN EVLİLİKLER ÜZERİNDEKİ BASKILARI
1. Boşanma Oranlarındaki Artış
2024 yılında 20-29 yaş aralığındaki çiftlerde boşanma oranı %32’ye ulaşmış durumda. Bu, evliliklerinin henüz ilk yıllarında maddi sıkıntı, gelecek kaygısı, borç baskısı ve gelir güvencesizliğiyle karşı karşıya kalan bireylerin duygusal dayanıklılığının kırılmaya başladığını göstermektedir.
Bu yaş grubunun genellikle iş hayatına yeni adım atan, ev, eşya, araç gibi borç yüklerinin tam ortasında bulunan bireylerden oluşması, ekonomik kırılganlıkla duygusal kopuşu iç içe geçirmiştir. Aile kurumu bu noktada ekonomik güvenlikle duygusal istikrar arasında kalan bir denge unsuru haline gelmiştir.
2. İlk Evlilik Yaşının Yükselmesi
Kadınlarda yaklaşık 26, erkeklerde ise yaklaşık 28 olan ilk evlilik yaşı, ekonomik bağımsızlık kazanmadan evliliğe yönelmenin azaldığını ve evliliğin bir “maddi hazırlık süreci ”ne dönüştüğünü göstermektedir. Ancak bu hazırlık süreci uzadıkça, bireyler yalnızlaşmakta, duygusal bağ kurmakta zorlanmakta ve evlilikleri daha zayıf temellere oturmaktadır. Ekonomi, burada evlilik kurumunun hem başlangıcını hem de devamını belirleyen temel faktör haline gelmiştir.
TOPLUMSAL YAPI DEĞİŞİMİ: AİLE, HANE YAPILARI VE DEĞERLER
1. Tek Kişilik Hane Halkı Sayısında Artış
2024 verilerine göre Türkiye’de 5,3 milyon tek kişilik hane bulunmaktadır. Bu durum, yalnızca demografik değil, aynı zamanda toplumsal bir kırılmayı ifade etmektedir. Yalnız yaşayan bireylerin artışı; aidiyet duygusunun, paylaşma kültürünün, sabrın ve tahammülün zayıfladığını göstermektedir.
Giderek bireyselleşen toplum yapısı, geleneksel “birlikte başarma” ilkesini gölgede bırakmakta; bunun yerine kişisel konforu önceleyen, ancak duygusal olarak eksik kalan bir yaşam modeli öne çıkmaktadır.
2. Çocuklu Hane Oranları ve Yeni Nesil
Toplam hanelerin %42,8’inde 0-17 yaş arası çocuk bulunmakta. Ancak boşanma oranları ve parçalanmış aile yapıları göz önüne alındığında, bu çocukların önemli bir kısmı ya yalnız bir ebeveynle ya da karmaşık aile yapıları içinde büyümektedir.
Bu durum, çocuğun duygusal gelişimini, sosyal güvenini ve gelecekteki aidiyet duygusunu zedeleyebilir. Bir toplumun sağlıklı bireyleri, aile içindeki sevgi ve güven ortamında filizlenir. Eğer bu bağ koparsa, ekonomik kalkınma olsa bile sosyal çöküş kaçınılmaz olur.
DEĞERLER VE GELECEĞE YÖNELİK BİR ÇAĞRI
Ekonomik büyüklükler arttıkça; değerler, sabır, sadakat ve vefa gibi “ölçülemeyen ama yaşanan” kavramlar erimeye başladı. Oysa hiçbir ekonomi, güven duygusunun yokluğunu telafi edemez.
Bu çağın hızlılığına karşı:
- “Yavaşlayan sevgiler” ile direnmeliyiz.
- Bu çağın bencilliğine karşı:
“Paylaşan yürekler” ile kök salmalıyız.
Ve bu çağın tüketiciliğine karşı:
“Vefa gösteren bir bilinç” geliştirmeliyiz.
Aile yalnızca hukuki bir birliktelik değil, toplumun ruhsal omurgasıdır. Eğer bu omurga çatlar, meslekler anlamını yitirir, başarı huzursuzluk getirir, gelişim kopuklukla sonuçlanır.
SONUÇ ve DUYGUSAL KAPANIŞ
TÜİK bize rakamlar sunar; ama bu rakamlar arkasında binlerce yorgun baba, gözleri yaşlı anne, yalnız büyüyen çocuk ve sabaha dek dosya hazırlayan meslek insanı vardır.
Bu rakamlar bize şunu haykırıyor:
- Aileyi ayakta tutmak için ekonomiyi değil, sevgiyi yönetmeliyiz.
- İlişkilerimizi korumak için yasalar değil, vicdanlar işlemeli.
- Mesleklerimizde başarılı olmak kadar, evimizde huzurlu kalmak da bir başarıdır.
Sözün özü:
“Muhasebesini yapamadığımız sevgi, sonunda iflasa götürür.”
Ve bir mali müşavir olarak, en doğru bilanço; evinize döndüğünüzde sizi bekleyen bir gülümsemedir. Özellikle Çocuklarımızın o mutlu gülümsemesi İşimizdeki Başarının en büyük ödülüdür.
Ali KUMARGAL